2 Eylül 2010 Perşembe

18 Nisan 2010 Pazar...112 Durumları

Güzel bir pazar sabahı bisikletle merkezdeki buluşma yerine gidiyorum. Buluşma yerine ilk gelen bendim. Sonra Mustafa Hocam ve oğlu, peşlerinden Eray ve bir süre sonra da Ali abi geliyor. Güzergah Ula-Çiçekli-Köyceğiz. Ula'da kısa bir çay molası verirken, kahvaltısını yapamayan Eray orda bir şeyler atıştırıyor. Hava çok güzel. Tekrar yola koyuluyoruz.Çiçekli'den sonra tehlikeli virajları olan bir iniş var. Ali abi "Yavaşlayın,virajlar çok dar." diye uyarsa da ben tüm çabalarıma rağmen yavaşlayamıyorum. Ali abiyi yavaş yavaş virajı dardan alırken görünce, ben de onu tehlikeye sokmamak için virajı genişten almaya çalışıyorum. Ama lanet olası çakıllar altıma giriyor. İlk önce arka frenle kaymaya başladım. Sonra da o heyecanla ön frene asıldım. Yapılır mı hiç? Ben yaparım :) Bisiklet beni üstünden atıyor ve süperman gibi uçmaya başlıyorum. Düşüşü yumuşatmak için süperman pozisyonunda ellerim yere sürtüyor. Daha doğrusu bilerek yapmadım o hareketi tamamen doğaçlama . Eğer eldivenim olmasaydı avcumda sayısız dikiş olurdu. Buna eminim. Neyse ellerden hemen sonra kask devreye giriyor. O anda kaskım olmasaydı bundan sonrasını hatırlayamazdım. Kaskın yere çarpmasıyla kafamın tekrar yükselmesi ve tekrar yere doğru soldan soldan çeneyi sürtmem 1 saniyemi aldı. Tabi o ara bacaklar da sürtüyor yere. Düşüş anında düşündüğüm tek şey dişlerimdi. Dişler sapasağlam çıktığına göre 2-3 dikişin hiç bir önemi yoktu bende :). Tabi düştük vücut sıcak, birşey yokmuş gibi ayağa kalktım . Ne görim? Benden kan akıyor kaaaaan!! Bastım feryadı, bastım küfrü. Attım kendimi yere. Dişlerimi kontrol ettim. Ali abiye sordum. Hiç birşey yok dedi. 112 arandı, yol güvenliği sağlandı, bana gölge bile yapıldı. Tam dinlenirken dizimdeki ağrının benzersiz bir acı verdiğini hissettim. Taytı sıyırmamla görmem bir oldu oradaki diz kapağımı. Ben o an yine bitmiştim. Eray'dan matarayı istiyorum ve biraz su serpiştiriyorum yüzüme. Kolluğumu da sıyırdım. Kolumda da sıyrık vardı. Biraz derindi. Eray çantasını kafamın altına yastık niyetine koydu. O ara ben ambulansın gelmemesinden şikayet ediyorum. 15 dakika oldu gelmedi. Sonra bir taşı alıp ısırıyorumki dişler hala yerinde mi diye kontrol ediyorum. Birkaç dakika içinde o sesi duydum. Ambulans gelmişti ve hemen boynuma boyunluk takıldı ve güzel hemşireler 211 kemiğimi de kontrol ettiler. O ara espri yapmaya çalışıyorum ama heryerim sızlıyor. Sedyeyle kaldırdılar beni. Sonra da ambulansa girdik. Tabi ben saçmalama modundayım espri yapıyordum. Peşimden de bisikletim ön tekeri çıkartılmış halde ayağımın ucuna yerleştiriliyor.Hemşireler için dar bir alan kalmasına rağmen onlar ilkyardımı rahatlıkla yapıyorlar. Kolumda da serum var, hem de güzergah değişti. Ula- çiçekli- Muğla Devlet Hastanesi. Devlet hastanesine vardığımızda ağrım daha da artmıştı. Bisikleti Ali abinin kardeşi aldı. ambulanstan çıktığım anda tam tepede olan güneş gözümü aldı. " Güneş gözlüğüm nerde? Güneş çok parlak" dedim. Yine formumdaydım. Saçmalıyordum. Seruma ne koydular acaba derken Acil'den travma bölümüne girdik. Telefon yağmurları başladı. Kim olduklarını biliyordum. Ağrıdan olsa gerek gözüm hep kapalıydı. Gözümü açtığımda karşımda 300-500 Tolga'yı gördüm. Beni o haldeyken nasıl güldürüyor anlamadım. Adamda çene var maşallah :) .Bu halimin fotoğrafını çekmesini rica ettim. Korku filmindeki karakterler gibiydi resimler. O ara yüzüme,koluma ve bacaklarıma temizlik yapıldı. Traş ettiler beni. ohooo daha neler neler. Kum çakıl taş ne varsa hepsi toplandı yaralardan. Ama nasıl acı çekiyorum bir bilseniz. O lokal anestezinin canına kurban :). bunlardan bayağı bir önce de tomografi, emar,röntgen çekildi. Kırık çıkık yoktu.Dikiş-nakış işlemlerine geçince hayatın kaç buçuk olduğunu işte o an anladım. resmen delik deşik oldum :) Lokal anestezi etkisini yitirince acının en güzeli geliyor :) toplamda 4,5 saat sürdü operasyon. Operasyon sonrası, beni gözetme odası-B'ye müşaade altında tutmak için götürdüler. Tekerlekli sandalyeden kalkmak bir sorun, ona oturmak başka bir sorun. Tolga'nın ve hemşirenin de yardımıyla yatağa yerleştirdiler beni. Boy 1.9 m, yatak da 1.8 m olunca bacakları iki yana pergel gibi açarak yatmak zorunda kaldım. Ne olur yani 2 metre yapsalar? Serumda ağrı kesici vardı,onun etkisi acımı dindiriyordu. Bir şey dışında, o da sırt ağrısı. Aynı pozisyonda 5. saatim ve ben Tolga'nın esprilerine mahkum oldum :) Dikişle halimle beni güldürmeyi başarabilen tek kişi o olsa gerek. Sırt üstü yatmak beni gerçekten yordu. O ara acaba "Bu gece kalacak mıyım? " diye düşünürken, serumu gören hemşire " Sabaha kadar serum orada duracak" diyince refakatçi aramaya başladım. Oda arkadaşım Cem refakatçim oldu. Tolga evine döndü. Akşam vakti ağrım sızım daha da arttı. Serum değiştirildikten sonra yine rahatladım. Ben gözlerimi kapatıp 10. saatimi sırt üstü yatar pozisyonda, sadece sırtımın ağrısını düşünüyordum. O ara sevgili ziyaretçilerim geldi. Ali abim, Mustafa hocam ve Eray. Ağzımdaki dikişler yüzünden sadece diş ve dilimi kullanarak konuşma yeteneği kazandım. Ağzım kapalıyken bile derdimi anlatabiliyordum."ziyaretin kısası makbuldur." diyerek evlerine döndüler. 1 saat sonra Mustafa hocam elinde çorba ve ekmekle geldi. Ağzımm burnum kaymış bir şekilde " Ağzımı açamam, nasıl yiyebilirim?" dedim.Neyseki pipeti düşünüp getirmişki çorbayı içebileyim. Cem'in de yardmıyla çorbayı içtim. Yoğurtlu çorba. Hem de en güzelini içiyordum Muğla'da. Uzun zamandır bir ev çorbasına hasret bu midenin bayram zamanıydı. Sabahtan beri açtım. Mide şişene kaar içtim. Sonunda pes ettim. Artık midem bayram havasındaydı.Mustafa Hocaya teşekkürlerimi ilettikten sonra, tekrar evine gitti ve istediğimiz zaman onu arayabileceğimizi söyledi.Yarım saat sonra diğer oda arkadaşım Mustafa Tuna geldi. Onla da iki laf etmeye çalıştık olabildiği kadar :) O da artık ziyareti sonladırdı ve ben uyku moduna geçtim. Uykudayken bile düşünüdüğüm tek şey sırt ağrısıydı. Ne iğrenç bir şeymiş bu hareketsizlik arkadaş??? tam 19 saat aynı pozisyonda yattıktan sonra hemşire o güzel haberi verdi. Artık özgürdüm. Mustafa hocayı aradım. Hemen geldi. Yurda bıraktı Cem'le beni....