9 Eylül 2011 Cuma

Samsun-Kocadağ Turu

Kocadağ Samsun'da TRT TV istasyonu olarak bilinir. Ama ben oraya Kocadağ diyorum. Çünkü Samsun'un 1250 rakımlı, merkeze en yakın yüksek yeri olarak bilinir. Arabayla lise yıllarımda gitmiştik. O zaman beni büyülemişti. Şimdi ise deniz seviyesinden bisikletle 1250 rakıma nasıl çıkılır onu denemek istiyorum. Ama öncesi var...
Annem: A Babam: B Ben : C
C: Anne ben yarın Kocadağ'a çıkıyorum erken kalkıp gidicem haberin olsun tamam mı?
A: Oğlum, yanına birini alıp da gitsen olmaz mı?
C: Anne, ben yalnız takılcam. Toplu turların yeri de farklı ama yalnızken gücümü hissediyorum.
A: Domuzlar falan çıkarsa..
C: Anneeee.. :)) ne domuzu bu mevsimde Allah aşkına :)
B: Oğlum ayılar da varmış orda :) yemesinler seni :) (gülüşmeler)
C: Baba kuzey kutbuna çıksam kuzey kutbuna çıkıyorum derdim :) yahu minnacık dağ kocadağ oldu anlamadım gitti :))
Erkenden yatılır. Alarm kurulur. Uykuya dalınır. Hayaller kurulur. Sabah 6.00'da ayağa dikilinir. Sonra hazırda bulunan eşyalarımı toplayıp bisiklete biner ve giderim.
Google Earth araştırmamda şöyle bir rota çizmiştim. Yeşilyurt mağazasından sonraki 5. kavşaktan içeri gir. Sonra da her rampayı çık. :) Kaybolmak imkansız. Ta ki...2 yol ayrımını görene kadar. Bundan sonra da " kamyonlar kavun taşır " taktiğiyle kamyoncuların gittiği yolu takip ettim. Issız yolları sevmem. Kamyoncular da bir nevi arkadaştır. Dosttur. Daha doğrusu pusuladır :)

İşte o kavşaktan içeri giriyorum ve maceraya yükselerek devam ediyorum.

Beni bu manzara gaza getirdi desem inanmazsınız. Çünkü o bulutlarla kaplı tepe Kocadağ'a ait. Ve o bulutların içine gireceğimi bilmem, beni garip duygular içerisine sokuyor.

Yalnızlığımı en iyi anlayan varlık

İki yol ayrımında kamyonları takip ettiğim an :) İnsan düşünüyor yani. Aşağıya insem oradan çıkış var mıdır? Yada inişin çıkışı yoksa ne yaparım ben? gibi sorular oluştu aklımda. Ama kamyon dumanı yuta yuta gidiyorum soldaki yoldan :)

Manzara karşısında kendimi daha da güçlü hissetmeye başladım. En yüksek noktaya çıkmadan bu turu bitirmek istemiyorum.

Hayalini kurduğum an geldi. Az ilerde sis var. Sis dediğimiz şey aslında uzaktan yani deniz seviyesinden bulut olarak görünen şeydir. O zaman girelim şu bulutların arasına artık. :)

Son bir köyün içerisinden geçiyorum. Aslında bu beyaz katman ilk geldiğim anda yoktu. Sanki bana bir jest yaparcasına karşıma yavaş yavaş çıktı. Nasıl mı?


En yüksek nokta burası. Bulutların içindeyim. Çok yoğun bir sis bulutu olmasa da görüş mesafesi yine de az. Ve hava oldukça soğumaya başladı. İyi ki kışlık tozluklarımı ve yağmurluğumu almışım yanıma. Biraz atıştırmalık yiyecek almıştım. Onları yemeye başladım. Terim soğudukça ben de titremeye başladım. Birden bu kadar üşüyeceğimi düşünmemiştim. 1 ay sonra (ekim ayının sonlarında) kar yağar oralara. Umarım kar keşfini de yaparım oraya :) Ama bu sefer daha kalın giyecekler almam gerekecek galiba :)