Sabah çok iyi dinlenmiş bir şekilde kalktık ve ballı cevizli kahvaltımızı yaptık. Evde bulaşık dahi bırakmadan, evin kapısını kilitleyerek yola koyulduk. Anahtarı da sağlık ocağındaki bir görevliye verdik. Sonra kontör alıp hemen Cemil beye teşekkür ettik bu güzel evde konaklamamızı sağladıkları için. :)
Göcekten çıktık ve dağların arasından denizi izliyoruz. Hava yağışlı diyorlardı ama pek yağış yok. Çok iyi bir hava var. Bulutlu ama ılık bir hava.Biraz daha ilerleyince bir koy çıktı yolun sağında. Manzaraya bakarken düşecektim az kalsın :) Sanırım Katrancı koyu olması lazım.
Hafiften yağış başladı. Pek zorlu bir hava koşulu yok ama iç lastik değiştirdim. Çünkü bir tür hava çıkışı mevcuttu lastikte. Hemen durduk ve lastiği değiştirdik. Sonra yolumuza koyulduk bir de baktık ki Fethiye tabelası. Eh bir hatıramız olsun dedik ve hakkımız olan fotoyu da çektik :)
Yollar nasıl? hmm BERBAT... yahu böyle bir yol olamaz. Sanki arkamızda 20 kilo değil de 20 ton var gibi. Pedala bas bas gitmiyor. Yol mıcırlı. Rampa inişte bile gitmiyor. Hatta pedal çevirsek bile gitmiyor. Hem trafikli gürültülü yol da stres yaptı. Biraz uzaklaşalım dedik bu çevre yolundan. Esenköy sapağından PINARA antik kentine doğru yol alıyoruz artık. Huzur dolu bir kaç köyün içerisinden geçtik. Evler Ezgi'yi büyüledi. Bir oraya bir buraya koşturdu fotoğraf için :) . Bir kanal var DSİ'ye bağlı. Orada biraz durduk ve FotoMola verdik.
Kanala girmek yasakmış...peh :))
Aslında bu yollar düz görünse de, göründüğü gibi değil. Resmen batı karadeniz turu aklıma geldi bu yollarda. Ezgi ile ben bisikletleri elimize alarak çıktık rampaların bazı bölümlerini. %13'e yaklaşan eğimler vardı karşımızda. İlk defa otostop çektik sadece rampayı bitirmek için. Bizi 1 kilometre götürdüler sağolsunlar. Rampa bitti dediler. Yani az kalmış. Bundan sonra hep iniş dediler. İnandık gittik. Yok anam yok. Hala yükseliyoruz. Artık bulutlara dokuncaz. Bir yerde pes etme durumuna geldik ama pes etmedik. Sadece molalar verip dinlendik ve bir kamyonete otostop çektik yine. Bizi PINARA antik kentine kadar götürdüler. Zaten 10 kilometre yolumuz kalmıştı yaklaşık. O da olsun. Ama araçla giderken bile uzun geldi yol bize. bir çıkıyoruz bir iniyoruz. Düz yol yok. Aynı batı karadenizdeki gibi.
Bizi buraya kadar getiren güler yüzlü aileye selamlar olsun :)
Burada yaşadığım bir konuşmayı yazmak istiyorum.Ben(b), Vatandaş(v)
b: merhaba buradan Pınara'ya nasıl gidilir?
v: Pınara'ya 2 km çıkış var ama yolun 1 kilometresi çamurlu. Neyle çıkcaksınız oraya?
b:bisikletle
v: çıkamazsınız siz oraya bisikletle. Çok çamurlu ve rampa.
b: abi biz çıkarız. sıkıntı olmaz.
Harbiden de çamurluymuş yolu. Ama denediğimize değdi.Alttaki foto köyden bir yaşama ait.
PINARA yazısını görünce hiç düşünmeden daldık o yola. İlk 200 metresi asfalt ama sonrası ilk önce taşlı ve çakıllı sonrası da yerine çamura bırakıyor işte. Bisikletle geçtik mi geçtik. O zaman sorun yok. Tabi kulak pür dikkat bir su sesine doğru gidince amuda kalkarak su içer oldum :) Ezgi de ben suya onay verdikten sonra denemek istedi dağlardan gelen suyun tadını :)
SONUNDAAA PINARAAA !!! :))) Ama o da ne gökgürültüsü ve şimşek bizi karşıladı. Hemen girişte bir gişenin önünde uygun bir alan buldum ve hemen çadırı açıp kurmaya kalkıştım ki...Dolu yağmaya başladı. Fındık tanesi büyüklüğünde dolu taneleri çadırın iç katmanını ıslatsa da hemen üstüne ikinci katmanı atıp kendimi oradaki lavabolardan birine attım. Ezgi de orada fotoğraf çekiyormuş. Biraz üşüsek de zevkliydi. İşte çadırımızın üstüne şıp deyip damlayan dolu tanecikleri :))
Akşam yemeğimiz :)
Ve gün bitti. Tabi arada bir motorsikleti olan manyaklar da geçmiyor değil. Tam bir cross yeri PINARA. Bisikletlerin de bagajlarını çöp poşetleriyle örttük ki sabaha kadar sırılsıklam olmasın. Sabaha kadar arada bir yağmur arada bir gökgürültüsü ve şimşek altında uyumak paha biçilemez bir duyguydu.
Tabi telefon geldi ailemden. Bu akşam neden aradıklarını yazıyı yazarken anladım. Sevgililer günüymüş. Ufak ama anlamlı bir hediyeyle de bugünü unutmadım tabi. Hediye seçmede pek iyi olmasam da verdiğim bisikletli anahtarlık hoşuna gitti Ezgi'nin :)