23 Ağustos 2011 Salı

Gezmek Lazım, Gezerken Yemek lazım - Rota bilgileri

Resimlere Tıklayarak Büyütebilirsiniz

NOT: 2012'DE GERÇEKLEŞMESİ PLANLANMAKTA OLAN TUR DUYURUSUDUR . YOL ARKADAŞLARI ARANIYOR İLGİLİLERE DUYRULUR :)

************************************************************************



mesafe:84.2 km
Rota: Şanlıurfa - Suruç - Birecik
************************************************************************

Mesafe:90 km
Rota:Birecik - Nizip - Gaziantep
************************************************************************

Mesafe:51,3 km
Rota:Gaziantep - Şehitkamil - Kahramanmaraş
************************************************************************

Mesafe:105 km
Rota: Kahramanmaraş - Türkoğlu - Fevzipaşa - Islahiye - Hassa

************************************************************************

Mesafe: 75.4 km
Rota: Hassa - Kırıkhan - Serinyol - Derince - Hatay
************************************************************************

Mesafe:105 km
Rota:Hatay - Derince - Serinyol- Belen - Nardüzü - İskenderun - Payas - Erzin
************************************************************************

Mesafe:81km
Rota: Erzin - Çakaldere - Kürkçüler - Adana
************************************************************************

Mesafe:67.4 km
Rota:Adana - Yenice - Tarsus - Huzurkent - Yenitaşkent - Mersin
************************************************************************

NOT: TURDAKİ ŞARTLARA(HAVA ŞARTLARI,YORGUNLUK VS.) GÖRE KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLER OLABİLİR.
TARİH KESİN OLMAMAKLA BİRLİKTE HAZİRAN 2012'DE GERÇEKLEŞECEKTİR. İLGİLİLERE DUYRULUR.


22 Ağustos 2011 Pazartesi

Güneydoğu turu 2. sayfa

NOT: 2012'DE GERÇEKLEŞMESİ PLANLANMAKTA OLAN TUR DUYURUSUDUR . YOL ARKADAŞLARI ARANIYOR İLGİLİLERE DUYRULUR :)
******

2.sayfadan sizlere merhaba :) Yolumuz Hatay'a doğru gidiyor ve orada biraz kral künefe yemek için pedallıyoruz. Yol uzun da değil açıkçası. En kötü ihtimalleri düşünerek bu kadar kısa rota çizdim. Belki aramızda anlaşarak o günkü duruma göre yolu uzatabiliriz de .
******

Yolu uzatırsak geldiğimiz yoldan geri dönerek devam edeceğiz. Sonrasında ise kamp alanı için yer aramaya başlarız. İstikamet Adana...
******

Ben burada bir buçuk porsiyon Adana kebap alırım ben artık. Parası neyse veririm. O kadar pedallamışız. Neyse dostlar rota bu. Daha çooook yolumuz var.
******

Turumuzun son noktası olan Mersin'e geldik. En kolay rotayı son güne bırakmak en mantıklısı. İnişler ve çıkışlar çok fazla ama yorucu değil. En büyük eğim %1.6 . Neredeyse eğimi hissetmeden pedallayacağız. Mersin Tarsus'ta arkadaşlarımla irtibat kurabilirsem orada en büyük ziyafeti çekebiliriz. Yemek yemekten çatlayacak duruma gelirsiniz ama şimdiden büyük konuşmak istemem. Ama yine de muhteşem ziyafet için elimden geleni yapacağım. ;)

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Güneydoğu turu 1. sayfa

Resimlere Tıklayarak Büyütebilirsiniz
NOT: 2012'DE GERÇEKLEŞMESİ PLANLANMAKTA OLAN TUR DUYURUSUDUR . YOL ARKADAŞLARI ARANIYOR İLGİLİLERE DUYRULUR :)
******

******

1. gün demedim. Çünkü 1. gün neler olacağı belli olmaz şimdiden. Şimdilik aklımdakiler şunlar. Sabahtan Şanlıurfa otogarında buluşup merkezde Urfa kebabı yapan bir yer arıyoruz. Sonrasında ise çizdiğim ilk rotadan Birecik ilçesine doğru pedallayabiliriz. İnişleri ve çıkışları çok tatlı olan bir rota :) Şöyleki düz bir yolda pedallamak yani eğimsiz yolda pedallamak hayallerde olacak ve bu rotadan gidersek yolumuzu kısa tutmada yarar var dedim. Buna rağmen 90 kilometre gibi bir yol tepmemiz gerekiyor. Urfa kebabını yedikten sonra bizi kim tutar ki zaten :)
************************************************************************

Birecikte kamp attıktan sonra da Gaziantep'e kadar tırmanış var. Tırmanmayı sevenler için güzel bir rota. Hadi onu geçtim. Sizleri bir sürpriz daha bekliyor orada. Ne mi? Antep baklavası, Antep ciğeri, Antep hamamı , Bakırcılar çarşısı, Tarih kokan mimarisi... Daha neler neler. Şimdiden pedallarım sabırsızlanmaya başladı bile. Eğer Gaziantepten sonra tırmanışa devam edeceksek yine tırmanış sevenlere müjdem var :) bu tırmanış bitmiyor. Bulutların içinden geçiyorsunuz. Artık nerede kamp yapacağımızı yolda düşünürüz ;)
************************************************************************

GaziAntep'ten Kahramanmaraş'a giderken biraz iniş biraz çıkış şeklinde devam ediyor yollar. Sıcak havada ve oranın ikliminde ne olur bilmiyorum ama suyumuz olsun başka bir şeyimiz olmasın yine de yaparız diyorum ben. Kahramanmaraşta'da bir güzel kesme dondurmamızı yedikten sonra tekrar güneye dönüyoruz.
************************************************************************

Kahramanmaraş'tan bilinmeze doğru bir rota çizdim. Bir tarafında kilis var. Diğer tarafında ise Hatay. Kilis katmeri mi yesek, yoksa Hatay'da kral künefe mi yesek? diye düşünmekten yolu burada kestim. Ama Kilis'e gidersek,Kilis'ten tekrar aynı yolu dönmek bir garip geldi bana. Tabi tavsiyeleriniz doğrultusunda rotayı her şekilde değiştirebilirim. Hatay'a gidersek sorun yok. Yolumuzun üzerinde zaten.
************************************************************************

16 Ağustos 2011 Salı

Gezmek Lazım, Gezerken Yemek lazım

Şehir içinde turlamanın zevki bir başka olsa da özledim eşek yüküyle eşyamı alıp, bisikletimle gezmeyi. Dört duvar arasında hissediyorum kendimi. Biraz Google Earth'te rota bakıp ne yapabilirim diye düşündüm. Öyle güzel yerler buldum ki, sanki benim için tasarlamışlar. Neresi mi? Tabi ki, Türkiye'nin yemeklerinin meşhur olduğu yerler. Kısaca Türkiye'nin geleneksel yemek merkezi. Uzattım tamam biliyorum. Türkiye'nin güneydoğusu. Nereden başlasam bilemedim bu tura. İlk önce Şanlıurfa'ya gidip orada Urfa kebabı, oradan da Kahramanmaraş'a gidip meşhur Maraş dondurması, peşinden Gaziantep yapıp Antep fıstıklı baklava, Hatay'da Kral künefe, Adana'da Adana Kebabı, Mersin'de Tantuni yiyesim var. Diyorum ki...Ben bunu bu yaz buradan duyurusunu yapim, yanımda arkadaşlarım da olsun. Hep birlikte gezelim,görelim,yiyelim. :) Zira boğazımdan geçmez o yiyecekler ;)

11 Ağustos 2011 Perşembe

Kısaca Cyclomaniac (:


Cyclomaniac çevirisinde bisiklet manyağı olarak çevrilse de kendi içerisinde bir çok anlam taşır. Sadece bisiklet değil, doğa manyağı, yardım manyağı, spor manyağı, müzik manyağı, macera manyağı ve özgürlük manyağıdır Cyclomaniac.
Cyclomaniac doğa manyağıdır çünkü gelecek neslin daha rahat nefes almasını ister. Motorlu araçlardan ve ağzında emzik gibi sigarayla dolaşanlardan hoşlanmaz. Onlar, cyclomaniac için çevre teröristidir. O yüzden şehir içinde pek göremezsiniz onu. Dağ,bayır,dere,tepe ya da bir sahil kenarı onun için en güvenli yerdir.
Cyclomaniac yardım manyağıdır çünkü yardım etmeyi sever. Kim yardım isterse hemen bir süper kahraman gibi onun yardımına koşar. Sorununuz onun yardım edemeyeceği türdense, kaçmaktan çok başka türlü çözümler de üretir.
Cyclomaniac spor manyağıdır. Şu ana kadar basketbol,futbol,voleybol,yüzme ve bisiklet sporlarıyla ilgilendi. Ayrıca doğa yürüyüşleri ve tırmanışa da el attı. Bir dersine de girmiş olsa salsa dersi aldı ama onun için salonun değil doğanın uygun olduğuna karar verdi.
Cyclomaniac müzik manyağıdır. Her türlü müziği dinler. Bir yerde yeni bir şarkı duysun hemen indirip mp3 çalarına yükler. Her zaman günceldir mp3 çaları.
Cyclomaniac macera manyağıdır. Ona en deli fikirlerinizi rahatça sunabilirsiniz. Hemen onay vermese de düşünür ve uygunsa o fikri hayata geçirir. Hayatında hareket olmasını sever. Kafelerde sürtmeyi tercih etmez. Çok sıkıcı gelir kafe hayatı ona. Lunaparka gider,eğlenir ve mutlu mesut yaşar. Ya da fırtınalı gökgürültülü şimşekli ve yağışlı bir günde bisikletini alır kampüste tur atar. Durakta duran korkaklara acır çünkü o duyguyu bir tek o hisseder.
Cyclomaniac özgürlük manyağıdır. Kafasına eseni yapar anında. Tutamazsınız onu. Sabun gibidir. Çok sıkarsanız elinizden kaçıp gider, yani uzaklaşır sizden. Rahat bırakın onu. Çok rahat bırakırsanız, elinizden düşüp hasar görebilir. Arada halini hatrını sorun. Bazen de koyduğunuz yerde bulursunuz onu ama çok uzun sürmez orada durması. Buharlaşıp kaybolabilir bir süre sonra. Tıpkı özgür bir adam gibi ;)

Samsun-Sinop turu son gün




************************

Sabah kulübenin penceresinden atlayarak çıkıyorum. Sabahın köründe yine ayaktayım. Pati dostlarımız tüm gece bizimleydi. Pencereden çıktığımda da " Günaydın " anlamında havlayarak beni karşıladılar hemen :) Ben de onları boğazlarından okşayarak,onlara " Günaydın " dedim. Nasıl yaklaşırsan, aynı karşılığı alırsın. Onlar bana diş göstermedikçe, ben de diş göstermem. Dişlerimi görmek isteyeceklerini pek sanmam :) Ne demek istediğimi birazdan anlayacaksınız.

Son günümüzde Sinopta biraz gezmek istiyoruz. O yüzden hiç acelemiz yok. Tabi Sinop'a gelirken neler neler yaşandı bir bilseniz. Bir köyün içinden geçiyoruz ki o da nesi...her bahçeden bir köpek önümüze çıkıp lastiğin dibinde koşarak bize havlıyor. Tabi biz durunca, onlar da duruyor. Hatta zarar vermeyeceğimizi anlayınca bahçelerine giriyorlar. Ama bir köpek bahçesine girmedi. Arkamdan Kadir'in geldiğini biliyordum. Onu bekledim. Çünkü köpek biraz huysuz çıktı. Ben durdum diye köpek durdu ama ne yapacağı hiç belli değil. Diş göstermekten kastım buydu. Elim cebimde çakımı tutuyorum her ihtimale karşı. Kadir geldi. Hiç bir şey olmadı ve yolumuza devam ettik. Ben böyleyim dostlar," göze göz, dişe diş" :) Neyse başka bir olay daha var ki ben alıştım zaten bu duruma. Bir yerlerde yol yapım çalışması vardı ve o yolda ilerlemek oldukça zordu. Ki SPD ayakkabım kilitlenmese daha iyi olacaktı. Çünkü uygun vitese geçememiştim ve araçlar bana sıfır geçiyordu. Yol yaklaşık 15 metrelik bir rampaydı. Ama ben napıp edip o trafikten kurtuldum ve kumlu bir yere bisikletimi sürüp sadece sağ ayakkabımı çıkartabildim :) sonrası mı ??? sol ayakkabı takılı kaldı tabiki :) ve yükün olmasıyla da dengemi kaybettim ve ağır çekimde bir düşüş yaşadım kumun üstüne doğru. Bisiklet de üstümde kaldı haliyle :) Ben yerde kendi halime gülerken Nesim abi geldi " İyi misin ? " dedi . " hiç bu kadar iyi olmamıştım " dedim :) Serkan abi de tam o düşüş sırasında önümdeydi ama olayı daha sonra gördü. Sağ salim Sinop'a giriş yaptık ve bir kaç kargo işleminden sonra Sinop Tarihi Cezaevine girdik ;)


Üstte gördüğünüz hücre, kapısı açıkken çok masum görünüyor. 1 metrekarelik bir alanı var. Tuvaleti hemen ayağının dibinde. Buraya kadar gelmişken bir kaç saniye de olsa içeriye kendimi kapattım. Bırakın orada 1 gün kalmayı, daha ilk saniye de psikolojim allak bullak oldu. Kendimi tabutta gibi hissettim. Her yer karanlık, sadece kapının altından biraz ışık huzmesi geliyor ve bir tek orada sen varsın. Sadece sen. Hiç bir şekilde geceyi gündüzü ayırt edemezsin. Kafayı yemen an meselesi. Bir boşluğa sürekli düşer gibi hissediyordum kendimi. Ben bunları 10 saniye içerde kaldıklarımla düşündüm ki, 1 günüm burada geçse ne olurdu acaba.

Burası da hapishanedeki kral dairesi :) Tamam hepiniz biliyorsunuz ama ben yine de söyleyeceğim. Parmaklıklar ardında dizisinin çekildiği koğuş burası. Pek ilgimi çekmese de sizin için bir kare aldım. ;)

Cezaevi gezisinden sonra DSİ dinlenme tesislerinde dinlenmeye, yüzmeye gittik. Serkan Taşdelen üşüttüğü için suya girmedi. Ben ve Kadir memlekete, Serkan Taşdelen ve Nesim Gözeten de İnceburun'da kamp kurmaya gidecekler. Ayrılmak biraz canımı acıtsa da daha çok tur yapma vaadiyle mutlu ediyoruz birbirimizi. :)Şimdilik hoşçakalın sevgiyle kalın ;)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Samsun- Sinop Bisiklet turu (3.gün)


Sabah kalktım erkenden. Bir kaç düzenleme yaptım bisikletimde. Sonra yola çıktık. Herkes havanın güzel olmasından yana dualar ediyor. Niye mi? Bugün büyük gün. Erfelek Tatlıca Şelalerine gidip yüzeceğiz. Durum böyle olunca da havanın güneşli ve açık olması bizi mutlu ediyor. Gerze'den Erfelek yoluna gideceğimizi gösteren tabelalar çıkıyor karşımıza. Bir ara kaybettim ekibi. Ben de tabelanın gösterdiği yönde devam ederek gidiyordum ki, arkadan ıslık sesleri duydum. Dönüp baktığımda hemen köşedeki kahveye oturmuşlar,çay içiyorlar. Ben de katıldım onlara :)

İşte bu tabelayı takip ederek az kalsın tek başıma gidecektim yola. Yapmadığım iş değil ama ekipten ayrı gayrı gitmek de ayıp olurdu :) Çaylarımızı yudumladıktan sonra, yola devam ediyoruz. Hava güneşli ama belediye yerleri sulamış anlaşılan. Giderayak çamur oluyoruz kısa bir sürede.

Nedendir bilmiyorum ama 3. gün bende bir performans düşüşü oldu. Biraz geri kaldım. Bacaklarıma açma germe yapmak için biraz mola verdim ve bu muhteşem manzara içinde yoldaşımı da çektim. Biraz pedala abanıp ekibi yakalamam lazım.


Tabelayı görünce de bu sıcağa rağmen, bir serinlik hissediyorum vücudumda. Erfelek şelalelerinde yüzmek, buz kalıbıyla dolu bir küvete girmekten farksızmış diyorlar. O yüzdendir herkes hemen varıp keyfini çıkartmak istiyor şelalelerin :)


Hemen düz bir yolda akıp gidiyor bisikletlerimiz. Rüzgara karşı olduğu için sürekli önü çeken kişi değişiyor. Arkadaki de daha az yorularak daha rahat şekilde yol alıyor. Bu böyle yaklaşık 5-10 km gibi devam etti. Gittikçe şelalelere yaklaşmamızın verdiği mutluluk, yorgunluğumuzu çekip aldı içimizden :)

Erfelek merkezine girip şelalerin orada kamp kurabilmek için Serkan Taşdelen resmi işler için görüşmeler yaptı. Sonunda mutlu haberi de aldık. Kamp yerimiz Tatlıca şelaleri ve biraz da alışveriş zamanı. Bir kaç yumurta, biraz domates ve işimize yarayacak bir kaç şey daha aldıktan sonra Erfelek Tatlıca Şelalerine doğru yol alıyoruz. Serkan abi " keçi öldüren yokuşlar " ya da " keçi yolu " gibi bir kaç şey söylemişti ama normal rampalar vardı. Ta ki önümüze çıkan....

...bu tatlı yolu görene kadar :) Hadi neyse düz yol, ineriz bisikletten öyle gideriz ama yooook :) sonrasında mini bir nehir karşınıza çıkıyor ve o nehirde minicik çakıllar yaklaşık 40 kiloluk bisikleti taşımama engel oluyor. Biraz ağırlık çalışmam lazımmış onu anladım :) Nesim abi yardım edip bisikletimi karşı tarafa birlikte geçirdik. Sonra yine düz toprak küçük bir yoldan sonra aşağıdaki gitmemiz gereken yola giriyoruz.

Evet doğru yoldayız :) Sanki şelalenin sesini duyar gibiyim ama ilerde akan bir çeşmeymiş sadece :) Suyumuzu tazeledik, elimizi yüzümüzü yıkadık. Hava acaip sıcak. Ne yapsam bilmiyorum. Zaten bisikletçi yanığı da oluştu :) Ama serin sularda bunun acısını çıkarıcaz .

Sonunda varıyoruz şelalelere. Hemen kamp yerini gösteriyor görevliler. Demek ki haberleri varmış geleceğimizden :) Serkan abi sağolsun ;) Kamp yerine çadırlarımızı kurduktan sonra menemen yaptık. Karnımızı doyurduk. Sonra da keşif turuna çıktık. İşte o turdan kareler





Biraz gezdikten sonra suya giriyoruz ama ilk önce Nesim Gözeten ve Kaan Kadir giriyor suya. O ara tam ben geldim onlar çıkmıştı. Neyse suya adımımı attım. Hani buz kalıbını sakatlanan yeriniz şişmesin diye sürmüşsünüzdür. Orası biraz üşür, hatta ufak bir uyuşma hissedersiniz. Ama buz kalıbı da ısınıyor bir süre sonra. Şelale böyle değil. Soğuksa hep soğuk. Ayağım ilk 10 saniyede alıştı bu soğuk duruma ama geri kalanını nasıl sokacaktım suya ? Yavaş yavaş ilerledim suyun derin kısımlarına doğru. Mesela havuzdan çıkıp duşa girdiniz. Hemen kaskatı kesilirsiniz ya, ben de işte öyle hareketsiz kaldım. Kalp atışlarım dışarıdan görülebilecek şekilde hızlandı ve şiddetlendi. Sonra derin nefes ala ala düzenledim kendimi. Ama sakın kalp hastası olanlar girmesinler. Sudan çıkar çıkmaz havluma sarılıyorum ve kamp alanına gidiyorum.

Kamp yerinde toplandığımızda çadırda uyumamaya karar verdik. İçi boş bir kulube vardı. Onun içinde yatacağız bu akşam. O yüzden hemen çadırları toplayıp bisikletlere yüklüyoruz ve nedense o kulubenin fotosunu çekmediğim için pişmanlık duyuyorum. Kulubede biraz grültülü uyudum heralde tüm gece. Alışmışım koskoca çadırda debelenmeye, şimdi 4 kişi hamster gibi olunca ve bir de zemin tahta olunca her dönüşümde çıkan pat küt sesler rahatsız etti arkadaşlarımı. Bu yüzden özür dileyerek affınıza sığınıyorum dostlarım :) Çok deli uyurum !!! :)
Bir gün de böyle gelip geçti. Biraz köpek havlaması, biraz tahta gıcırtısı derken son gecemizde 4 kişi uyumanın zevkini de yaşamış oldum :)

7 Ağustos 2011 Pazar

DAT DAT PAAAAT !!!! 07/08/2011



Bugün babamla köye balık tutmaya gittik. Tuttuğumuz balıkları da tekrar göle bıraktık yaşasınlar diye. Dönüş için hazırlık yapıldı ve saat 17.30'da yola çıktık. Toprak ve kırıcı bir rampayı babam yürüyerek çıktı ama ben pedal basmayı tercih ettim. SPD pedal tam rampanın ortasına geldiğimde takıldı pedala. Artık dönüşü yoktu o rampayı öyle ya da böyle çıkacaktım. Her iki yanım ya diken ya da büyük kaya parçaları ile doluydu. Sonunda o rampayı da çıktım ya bağıra çağıra, daha da bişi olmaz dedim içimden.
Şehir içine gelene kadar trafikte hiç bir şey olmadı. Bir bisikletin sığamayacağı yerlerden geçtim. Bazı hatalı şoförlere DAT DAT yaptım. Onlar da DAT DAT yaptı. DAT DATlaştık karşılıklı. Arada babama da DAT DAT yaptım bisikletle giderken dalgasına. Artık şehir içine girdik. 100. yıl bulvarından 88 evlerin sapağına girip oradan bizim eve doğru rota çizdik. Yol boş çok rahatım. Arada araçlar sıkıştırdı ama DAT DAT yaptım ben onlara. Onlar da duymadı tabi. Güldüm geçtim. Bu arada 55 D 0055 plakalı 2. Hat dolmuşa binerseniz, benden selam söyleyin. Kısaca " DAT DAT " deseniz anlar :) Mal herif bana sıfır geçti. Neyse şimdi düz yoldayım önüm arkam sağım solum bomboş ve DAT DAT AAAAAHHHH PAAAATTTT !!! Hemen kalktım ve LAN NOLDU BANA? NASIL DÜŞTÜM LAN DURUP DURURKEN !!!?? Ufak bir sıyrıkla hallettim ve hemen önüne düştüğüm aile bana yardımcı oldu. Yarama su döktüler biraz mikrobu kırılsın diye :) İyimser insanlarımız var bizim, suyun mikrop kırıcı olduğuna inanan. İyimseriz biz, acı yok diye teşekkür eden ve tekrar bisiklete hiç bir şey olmamış gibi binip DAT DAT yaparak yoluna devam eden :) . Sağ dizim var benim, düştükçe direnç kazanan...Sağ dizim var benim, yaraları hep üstüne çeken. Sol dizim var benim, kazalardan tek bir sıyrık almadan kurtulan ;)

5 Ağustos 2011 Cuma

Samsun- Sinop Bisiklet turu (2.gün)



Dün gece ne de güzel yağmur yağdı öyle. Tamam çadırın içindeyken rahat oluyor da, çadırı toplarken bayağı bir zametli yağmur sonrası. Yok çadırı kurula, yok üstündeki çer çöpten çamurdan kurtul vs vs... ben yavaş yavaş hazırlanırken diğerleri uykusunda 1500. rüyalarını görüyorlardı :) çünkü o kadar yavaşım ki aynı anda kalksaydık, benim yüzümden geç çıkardık yola. Bir kaç kişi ayaklanma belirtisi gösterip çadırının fermuarıyla uğraşıyordu. Ben de tertemiz bir çadır toplama operasyonuna geçtim sayılır :)



Yavaş yavaş herkes ayaklandı ve toplanmaya başladılar bile. Hava yağışlı biraz bugün. Serin serin bir yolculuk daha iyi benim için.

Bafraya girişi yapar yapmaz aklıma "Bafra Nokulu " takılıyor. Bafra nokulu tatlı bir şey olup, tam bir bisikletçi enerji kaynağıdır :) Kişi başı 2'şer adet alıp Bafra'dan ayrılıyoruz.

Nokul'un neye benzediğini öğrenmeniz için de bir örnek resim koydum ;)

Eskiden bu köprü kullanılırmış. Şimdi yeni yoldan gidiliyor. Biz bu tarihi köprüyü seçtik.

Havada yağmur yok ama yerden gelen su sıçrayarak daha ıslatıyor bizi :) tabi arada petrol ofislerine sığınıyoruz yağmur yağınca. Birden öylebir bastırıyor ki önünü göremiyorsun yağmurdan.

Nesim Gözeten'in fotosunu çekiyorum. Yol dümdüz akıyor zaten. Bir deneme yaptım ama pek iyi çekememişim anlaşılan. Benim de bir kısmım çıkmış :)

Burada bize " HELLOOOOO " diyerek selam verenler oldu. Kim demişti hatırlamıyorum ama "Esselamuleykum" ve sonrasında " Lan bunlar Türkmüş Lan " tepkileri geldi. Haliyle "Koptuk" biraz. Yakakente doğru yavaş yavaş gidiyoruz.



Yakakent'e uğramadan Samsun'dan ayrılmayın. Samsun'un en güzel sahili orası ve trafiğe kapalı,sadece bisikletli ve yayaların dolaşabildiği bir sahili var. Küçük bir Yakakent anısı geliyor şimdi :)




Yolumuz bugün nereye gidiyor diye soracak olursanız Sinop - Gerze diyorum. Orada pansiyonda kalınacak. İlk önce Kanlıçay denen çıkılması zor ama bir o kadar da zevkli olan hedefimiz var. Kaandir bu rampaları görünce isyan ediyor resmen. Ama yine de azimli. Ha yürüyerek ha sürerek devam ediyor yola.

Sonunda Kanlıçaya vardık. Sağsalim varmak gibisi yok. Yollar o kadar dardı ve eğim o kadar dikti ki ben boğazımı yırtana kadar bağırarak çıktım rampaları. Bu taktiği bana Tolga Beşikçi vermişti. İşe yaradı :) İyi gaz veriyor bağırmak. Gelelim kanlıçaya...Oraya vardığımızda Karpuzcu vardı. Biraz pazarlıktan sonra en ucuz şekilde onu da alıp mideye indiriyoruz vakfıkebir ekmeğiyle :) Afiyet bal şeker olsun. Vücudumuz sağlık dolsun ;)

Gerze'den bir görünüş...
İniş başlıyor yavaş yavaş..ve benim korkulu rüyam olur kendileri. Yine bırakmadım frenleri inerken. Tabi biraz yavaş indim ama önemli olan sorunsuz bir şekilde turda olabilmek. Her iniş başladığında beklettiğim için arkadaşlarımdan özür diliyorum. Geçen sene geçirdiğim kazanın etkisi hala devam ediyor.



Bu yüzden tanımadığım virajlarda rahat hareket edemiyorum. Bir gün atlatırım inşallah deyip şimdi de Gerze'ye giriyoruz :)



Eveeeet... bugünkü turumuz da burada bir pansiyonda tamamlanıyor. 4 gündür yolda olan arkadaşlarım haklılar. Biraz duş alsalar iyi olacaktı :) Malum evde bile 4 günde kokmaya başlıyoruz. Gerisini siz düşünün...